Dil, sosyal olarak paylaşılan bir kurallar zinciridir ve iletişim kurmamızı sağlayan bir kod sistemidir. Dil, anlam bilgisi, ses bilgisi, biçim bilgisi, söz dizimi ve kullanım bilgisi olmak üzere beş ana bileşenden oluşur. Bu bileşenlerdeki sorunlar, dil ve konuşma terapileri ile aşılabilir.
Konuşma, sözel iletişim aracı olarak sesi kullanırken, dil, karşıdaki kişiyle bilgi, istek, duygu ve düşünce gibi ortak sembolleri paylaşmayı ifade eder. Dil işlevleri, anlama, isimlendirme, yazma ve okuma gibi işlevleri kapsar. Beyindeki dil şebekesi, bu işlevlerin birbiriyle bağlantılı bir yapıda olduğunu göstermektedir.
İnsanlar, doğuştan dil öğrenmeye yatkın bir beyin mekanizması ile dünyaya gelirler. Bu mekanizma, bebek anne karnındayken 3-6 aylıkken şekillenmeye başlar. Ancak çevreden yeterli uyaran alınmadığında, çocuk dil becerilerini geliştiremeyebilir.
Dil ve konuşma bozuklukları, çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişir. Dil bozukluğu, bir kişinin iletişimde bulunmada zorluk çekmesi anlamına gelirken, konuşma bozukluğu seslerin doğru ve akıcı telaffuz edilememesi durumunu ifade eder.
Dil ve konuşma bozukluklarının birçok nedeni olabilir:
Bireydeki dil bozukluğunun hangi bileşenlerle ilişkili olduğunu saptamak için kapsamlı bir dil değerlendirmesi yapılmalıdır. Konuşma bozuklukları ise hangi seslerin doğru çıkarılamadığı ve hangi seslerin kelimenin belirli yerlerinde kullanıldığı gibi sorularla analiz edilir.
Dil ve konuşma bozuklukları, bireylerin iletişim becerilerini ciddi şekilde etkileyebilir. Erken tanı ve uygun terapi ile bu bozuklukların üstesinden gelmek mümkündür. Uzman bir dil ve konuşma terapistinden destek almak, bu süreçte oldukça önemlidir.